Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türkiye, Sırbistan, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya, Bosna Hersek, Kosova, Ukrayna ve Moldova’ya ilişkin son değerlendirmelerinin yer aldığı 2023 Genişleme Paketi yayımlandı.
“Türkiye, AB’nin kilit ortağı ve aday ülke olmaya devam ediyor” ifadesiyle başlayan Türkiye raporunda, Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi sorunlar olduğu ve demokratik gerilemenin devam ettiği belirtildi.
Tek adam rejimine değinilen raporda; ‘başkanlık sistemi’nin, gücü Cumhurbaşkanlığı makamında topladığı ve bu sebeple yasama-yürütme-yargı arasında etkili bir kuvvetler ayrılığı bulunmadığı değerlendirmesi yapıldı. Venedik Komisyonu’nun başkanlık sistemi ile ilgili önerilerinin hala uygulanmadığı vurgulanan raporda, muhalefet partilerinin belediye başkanlarına yapılan baskının da yerel demokrasiye zarar verdiği ifade edildi.
14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Genel Seçimler’de seçmenlere siyasi alternatifler sunulduğu ve katılımın yüksek olduğu belirtilen raporda, “Seçimler, seçmenlere gerçek siyasi alternatifler arasında bir seçim yapma imkânı sunmuş ve seçimlere katılım oranı yüksek olmuştur ancak medyanın taraflı yayınları ve eşit şartların sağlanmaması mevcut cumhurbaşkanına haksız bir avantaj sağlamıştır” denildi.
Hükümetin terörle mücadele konusunda meşru hakkı ve sorumluluğu bulunduğu kaydedilen raporda, bunun hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkelerine tam uyumlu biçimde yapılması ve terörle mücadele tedbirlerinin orantılı olması gerektiği kaydedildi.
“YARGI BAĞIMSIZLIĞI GERİLEMEYE DEVAM EDİYOR”
Sivil toplum konularında da ciddi gerilemenin devam ettiği ifade edilen raporda, “Sivil toplum kuruluşları artan baskıyla ve faaliyet alanlarının daralmasıyla karşı karşıya kaldı; bu durum ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden oldu” denildi.
Yargının bağımsızlığı alanında ciddi gerilemenin devam ettiği ve son yıllardaki çok sayıda yargı reformu paketine rağmen yargı sistemindeki yapısal eksiklikler giderilmediği eleştirisi yapılan raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bazı kararlarının uygulanmamaya devam edilmesinin endişe verici olduğu bildirildi.
Raporda, yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen yürütmenin hakim ve savcılar üzerindeki aşırı etki ve baskılarının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmediği de ifade edildi.
Türkiye’nin yargı alanındaki hazırlıklarının hâlâ başlangıç düzeyinde olduğu belirtildi ve şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’nin, yargı alanındaki hazırlıkları hala başlangıç düzeyindedir. Ciddi gerileme devam etmiş ve son yıllarda çıkarılan çeşitli yargı reformu paketlerine rağmen, yargı sistemindeki yapısal eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) bazı kararlarını uygulamayı reddetmeye devam etmesi endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve niteliğini olumsuz etkileyen, yürütmenin hâkim ve savcılar üzerindeki usule aykırı etkisinin ve baskısının ortadan kaldırılması konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. 2021 İnsan Hakları Eylem Planı (İHEP) ve 2019 Yargı Reformu Stratejisi’nin (YRS) uygulanmasına devam edilmiştir ancak bu belgelerde öngörülen faaliyetler, Avrupa Komisyonunun önceki raporlarında tespit edilen yapısal sorunları ve meseleleri ele almakta yetersiz kalmıştır. Hâkim ve savcıların mesleğe alınmasında ve terfisinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kriterlerin bulunmaması hâlâ endişe kaynağıdır”
YOLSUZLUKLA MÜCADELE
Türkiye’de yolsuzlukla mücadele konusunda alınan önlemlerin yetersizliğine işaret edilen raporda, yasal çerçevenin ve kurumsal yapının sınırlamaları yüzünden yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamaları üzerinde aşırı etkiye açık olduğu bildirildi.
Kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerektiği kaydedilen raporda, “Türkiye, yolsuzlukla mücadelede erken bir aşamadadır. Rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin kilit alanlarında son yıllarda görülen eksiklikler hala giderilmemiştir. Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’ne aykırı olarak, ilgili kurumları da içeren, tam teşekküllü bir yolsuzluğu önleme politikası hâlâ geliştirilmemiştir. Yolsuzlukla mücadelenin çeşitli alanlarında mevzuat eksiklikleri hala devam etmektedir. Yasal çerçeve ve kurumsal yapıdaki sınırlamalar, yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturma aşamalarında usule aykırı etkiye izin vermiştir. Kamu kurumlarının hesap verebilirliğinin ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerekmektedir” sözleri ile Türkiye’nin yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin bulunmadığını gösterdiği görüşü dile getirildi.
“Yolsuzluk bir sorun olmaya devam etmektedir” yorumu yapılan raporda, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) tavsiyelerinin Türkiye’de uygulanmadığı vurgulandı.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü listesine değinilen raporda, Türkiye’nin, 2022’ye göre daha da geriye gittiği ve 180 ülke arasında 165. sırada yer aldığı belirtildi ve “Haziran 2023 verilerine göre, 59 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde cezasını çekiyor ya da yargılanmayı bekliyor” denildi.
Raporda, Gazetecilerin, yazarların, avukatların, akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve eleştirel seslerin faaliyetlerine geniş kısıtlamalar devam etti. Ulusal güvenlik ve terörle mücadele yasalarının uygulanış biçimi AİHM içtihatları ve AİHS ile tutarsızlık yarattı. Mayıs 2023 seçimleri sürecinde ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, seçmenlerin bilgiye dayalı karar vermelerinin olumsuz etkilendiği gözlendi” ifadesi yer aldı.
Toplanma hakkının da uluslararası anlaşmalara uygun olarak izin görmediğini vurgulayan Komisyon, “Barışçıl gösterilere defalarca yasaklamalar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler yaşandı. Göstericiler soruşturmaya tabi tutuldu” dedi.
Raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği bazı kararların da uygulanmamasını endişe verici bulduklarını bildirdi. AİHM kararlarının uygulanmamasının “Türkiye’de yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına bağlılığı konusunda endişe kaynağı” olduğu vurgulandı.
EKONOMİDE UYUM KONUSUNDA İLERLEME OLMADI
Raporun ekonomik kriterlere ilişkin bölümünde Türk ekonomisinin oldukça ileri bir düzeyde olduğu ancak raporun hazırlandığı dönemde bir ilerleme kaydedilmediği vurgulandı.
Raporda piyasa ekonomisi ile ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’nin piyasa ekonomisinin düzgün işleyişine dair ciddi endişeler devam etti. Rapor döneminin büyük bir bölümünde, para politikasının yürütülmesi ile kurumsal ve düzenleyici ortam gibi önemli unsurlarda gerileme oldu. Seçimlerden sonra istikrar odaklı makroekonomik politikalara geri dönmek için bazı adımlar atıldı. Ekonomik büyüme 2022’de güçlü kalmaya devam etse de Türkiye, ekonomik temellerini zayıflatan ve kırılganlıklarla riskleri arttıran piyasa odaklı politikalardan daha da uzaklaştı. Enflasyon yüksek kalmaya devam etti”
DIŞ POLİTİKA
AB raporunun dikkat çeken kısımlarından biri dış politika başlığı oldu.
Türkiye’nin tam üyelik adayı olmasına karşın AB’nin dış politika ve güvenlik politikalarına uyum oranının yüzde 10’da kaldığını kaydeden rapor, hem Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi hem de 7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas savaşına yer verdi.
Rusya’ya yaptırımlar konusuna değinilen raporda şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye, genel olarak BM dışındaki yaptırımları uygulamıyor ve AB’nin Rusya’ya karşı önlemlere kesin şekilde katılmıyor. AB’nin yaptırımlar özel temsilcisi, Rusya’ya yaptırımların delinmemesi konusunun önemini konuşmak üzere iki kere Türkiye’ye gitti. Türkiye, Rusya tarafından askeri amaçlarla da kullanılabilecek hassas ürünlerin Rusya’ya yeniden ihracını engelleyecek adımlar atmalı”
Hamas konusunda ise Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri gözden geçirdiği belirtilirken şöyle denildi:
“Hamas’ın İsrail’e Ekim 2023’te düzenlediği saldırının ardından, Türkiye Hamas’ı terör örgütü olarak tanımaktan ve kınamaktan imtina etti. İsrail’in saldırıya verdiği yanıtı ise sert bir şekilde eleştirdi. Türkiye, her iki tarafta meydana gelen sivil kayıpları güçlü bir şekilde kınadı ve İsrail ile Hamas arasında arabuluculuk önerdi. Türkiye, şimdi İsrail ile ilişkilerini gözden geçiriyor”
DEPREM SONRASI GÜNEYDOĞU VE SINIR ÖTESİ OPERASYONLAR
Raporda Türkiye’nin güneydoğusundaki durum ile ilgili şu değerlendirmede bulunuldu:
“Güneydoğu’daki durum özellikle Şubat ayındaki depremden sonra endişe unsuru olmaya devam etti. Türk hükûmeti Irak ve Suriye’ye dönük askeri operasyonlar düzenledi. Sınır bölgelerinden yaşayanlar, AB tarafından terör örgütü olarak tanımlanan PKK’nın saldırıları nedeniyle güvenlik riski yaşadılar. Terörle mücadele hükûmetin meşru hakkı ve sorumluluğudur, ancak bunun hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlükler ilkelerine tam olarak uygun olması gerekir”